Bilinmelidir ki düşüncenin dışa yansıması ilk önce dil ile ortaya çıkar. Karşısındakinin moralini bozmak, onu çileden çıkarıp pes ettirmenin yolu öncelikle sözlerle psikolojik olarak alt etmeye çalışılır. Ancak kişi tatmin olmadığı takdirde muhatabına fiziksel olarak harekete geçer.
Toplum olarak niçin bu hale geldik bir düşünmek lazım. Öncelikle şiddetten ne anladığımızı ortaya koyalım. Genel olarak; bireyin, zihinsel, bedensel ve ahlaki olarak olumsuzluklara maruz kalmasının sonucu, ruhsal sıkıntılara sebebiyet vermesiyle yaşam kalitesini düşürmesi olarak izah edilebilen olaylara şiddet diyoruz.
Günlük yaşantımızı gözden geçirdiğimde ruhsal sıkıntılara sebebiyet veren olgu ve olaylarla her an yüz yüze olduğumuzu anlamamız zor olmayacaktır.
Bu konuda gündüz programlarını hatırlamaya gerek var mı bilmiyorum. Kimin eli kimin cebinde, kim kime düşmanca pusu kurmuş, kim kimi ne uğruna satmış, insanlık dışı tutum ve davranışlarını rahatlıkla ortaya koymaları ibretlik bir durumdur. Eşini aldatan erkek veya kadınların, küçük çocuklarının gözü önünde ve milyonların karşısında büyük bir marifetmiş gibi hayâsızca pisliklerini dillendirmeleri inanılır gibi değildir.
Bir haber kanalına geçip gündemin önemli konularını dinleyeyim diyecek olsanız, gazeteci veya konunun uzmanı olarak gördüğünüz kişilerin, sahibinin tetikçisinden başka bir şey olmadığını anlamanız zor olmayacaktır. Bir fikri savunmak yerine, karşısındakinin söylediklerine nasıl muhalefet edeceğinin hırsıyla söze başlayanlar, takipçilerinin gözüne girebilmek için önce muhatabının sözle dövmeye, yetmedi üzerine saldırmaya cüret edenler. Programlar bir düşünce platformu olmak tan öte, sözlü saldırılarla sürdürülmektedir. Birileri de reyting kapma uğruna bilerek körüklemenin yollarını aramaktadır. Bu arada, çok az da olsa işinin ehli, insani ölçüler içerisine özgür düşüncesini ortaya koyanları tenzih etmek isterim.
Özellikle her gün seçim haberleri veren ve horoz dövüşü yaptırırcasına siyasileri birbirine düşüren, sanki karşılıklı atışıyorlarmış gibi herhangi bir yerde yaptıkları konuşmalardan pasajlar alıp atıştıran programlar, insanı televizyon izlemekten soğutmuştur..
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım olgu ve olaylara dikkat edildiğinde topluma yaşama sevinci veren bir dil kullanılmadığı rahatlıkla anlaşılacaktır.
Dilin gücü inkâr edilemez. Ağızdan çıkan kelimelerle olumlu sonuç almak ne kadar mümkünse, olumsuza kayması da o nispette ihtimal dâhilindedir. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” sözü boşa söylenmemiştir. Ne yazık ki tatlı dile hasret kaldığımız günlerden geçiyoruz.
“Balık baştan kokar.” ve “İmam (öksürürse) cemaat (gırtlak yırtar).” Ne demek istediğimi anlarsınız. Benzeri atasözlerimiz günümüzü çok net anlatmaktadır. Halk huzursuz, halk gergin, halk öfkeli; insanların bu psikolojik duruma durup dururken düşmediğini anlamak zor olmayacaktır.
Her kademedeki yönetici, kendisini etkili ve yetkili olarak addeden ve o mertebede olan insanlar programlardan sonra ekranın karşısına geçip kendilerini izleyebiliyor, takındıkları tutum ve tavırları onaylıyorlar mı merak ediyorum. Eğer olumluyorlarsa onlara sözümüz olamaz, Allah ıslah etsin demekten başka bir şey gelmez elimizden demek durumunda kalsak da eldeki kumandayı bilinçli kullanarak onlara gereken ders verilebilir. Topluma önderlik eden liderler, lütfen öfkenizi frenleyin; daha fazla taraftar toplama adına insanları germeyin, hedefinize ulaşabilmenin yolu şiddet dili olmamalı. İnsanlara umut ve yaşama şevki verin. Sizin kürsülerde ve mikrofon karşısında dilinizden dökülen herhangi bir sözün yankılanarak dalga dalga çoğalıp yayıldığını unutmayın. Yayılmakla kalmayıp kolaylıkla fiziksel şiddete dönüştüğünü görmezden gelmeyin.
Her gün hatta her saat yazılı ve sözlü medyada muhatap olunan dilin, son yıllarda hiç de iç açıcı olmadığını söylemek zorundayım; insanları kışkırtıp çileden çıkarmaktan başka işe yaramıyor, ne yazık ki. Toplum önderlerine seslenmek istiyorum, lütfen kendinize gelin, taraftar toplama adına toplumu germekten vazgeçin. Medya mensuplarına ise uyarıda bulunmak istiyorum. Yüksek tirajda reyting alıp kasanızı dolduracağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Kabaran dalga toplumu yutarken sizin aradan sıyrılamayacağınızı, huzurlu toplumda kazanç elde etmenin değeri hiçbir şeyle ölçülemediğini akıldan çıkarmayın.