Edebiyat Arapça bir kelimedir. “adb” kökünden gelir. Anlamı: görgü, terbiye, konuk ağırlama adabı yani Türkçe söylenişiyle “edep” demektir. Edebiyat edep kelimesinin çoğuludur.

Konumuzu oluşturan yönüyle edebiyat: Duygu ve düşüncelerin dil aracılığıyla estetik bir şekilde yazılı veya sözlü olarak etkili bir şekilde ifade edilmesi demektir. Fonetik sanatlar içinde yer alır. Vazgeçilmez olan özelliği; dil, üslup, estetik ve güzelliktir.

Cinsellik denince ilk akla gelen insanın anatomik yapısındaki dişi ve erkeklik akla gelir. Erkek ve dişilerin, üreme ve haz maksatlı yaptıkları eylemler bütünü olarak izah edilebilir.

Bu ön bilgiden sonra edebiyat ve cinselliğin birlikteliğinin nasıl olacağı veya nasıl anlatılması gerektiği, konumuzu ilgilendiren yönüdür.

Konu edebiyat olunca, içinde yaşanılan toplumda sosyal ve manevi yönden nasıl ele alınacağı önem kazanır. Her toplumun cinselliği farklı olarak tanımladığı dikkate alındığında, hitap ettiği okuyucu kitlesinin toplumsal değerleri dikkate alınmak durumundadır.

Toplumsal sorumluluğa sahip yazarların bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğinden kesinlikle kaygım yok. Ne yazık ki edebiyatın edebinden nasiplenmemiş, estetik ve güzellik duygusundan yoksun, popülerlik olarak olaya yaklaşan, onu bir kazanç kapısı olarak gören, bilinçli veya bilinçsiz kalemlerin ürettiği, piyasada rastlanılan eserler incelendiğinde, hazin bir durumla karşılaşılmaktadır.

Toplumsal ahlak dairesinde o eserlerin; baba ile kızın, anne ile oğlun birlikte okuyup üzerinde tahlil yapamayacağı düzeyde eserler olduğu görülecektir. Aslında onların birçoğu doğrudan olmasa da pornoya hizmet eden, sapık zihniyetli kişilerin ortaya koyduğu ve düşük karakterlerin rağbet ettiği eserlerdir. Bu tür eserlerin, kitapçı raflarında bulunması ve bilinçsiz kitap seçiminden dolayı evlerine götüren insanlara da rastlanmaktadır.

Edebi eserlerde hayatın gerçeğinden uzaklaşmak doğru olmadığı gibi, insana hitap ettiği düşünülünce insanın dünyasına uygun olması da kaçınılmaması gereken bir gerçektir. Edebiyatta önemli olan, neyin anlatıldığından çok, nasıl anlatıldığı dikkate alınacak olursa; estetik, güzellik dairesi içinde etkili anlatımının olması gereği orta çıkar.

Cinsellikteki estetik, kadın erkek ilişkilerinin ayan beyan verilmesi değil, yaşanılan duygunun edep ve ahlak çerçevesinde verilmesi, gerisini okuyucunun hissiyatına etmelidir. Onu okuyanların ar damarlarını çatlatacak, kültürel ve ahlaki değerleri altüst edecek türde duygular yaşatmasından imtina edilmelidir. Her cins ve yaştan aile bireylerinin rahatlıkla okuyup üzerinde eleştiri yapmasını zora sokacak cümlelere ve sahnelerden sakınmak gerekir. Bu bir sansür olarak anlaşılmamalı, edebe uygunluğun gereği olarak düşünülmelidir.

Önceki yazılarımda, çocuk edebiyatından bahsederken çocuğa göreliğin öneminden bahsetmiştim. Her konuda olduğu gibi özellikle bu konuda daha fazla özen gösterilmesini vurgulamakta yarar var.

Çocuk psikolojisinden ve gelişim sürecinden habersiz veya önemsemeyen, kalemşorların (İnsanların canına kasteden silahşor kelimesini bu konuda da insanların zihniyetlerine kasteden olarak ele aldığım için bilerek kullandım.) sakıncalı eserlerinden çocukları korumak gerekir. Öğretmenler ve anne babaların okumadığı eseri çocuklara tavsiye etmemesi. Okullarda yapılacak okuma etkinliklerinde seçilecek eserlerin seçiminde özen gösterilmesi öncelikle yöneticilerin ve ilgili öğretmenlerin titizliğini gerektirir.

Çocuk edebiyatında kalem oynatan bazı yazarların, zihinlerindeki pisliği hayvan karakterlerini kullanarak çocuklara cinsel haz yaşatması bilindiği gibi medyada yer aldı. Okullarda yoğun olarak imza günleri yapan bu yazar hakkında ve ona imkân veren eğitim yöneticileri hakkında ne tür bir işlem yapıldı bilmiyorum. Belirtilen bu eserde hayvanların cinsel ilişkileri porno derecesinde anlatıldığı, basında çıkan dokümanlardan anlaşılmaktadır.

Yetişkin insanların yukarıda anlatılan mahsurlarına rağmen, istediği eseri okumasında kısıtlanmaya gidilmesini istemek hakkına, sahip olmadığımı biliyorum. Ancak bir eğitimci olarak, zihinsel, fiziksel ve psikolojik gelişim çağındaki çocuklarımızın, benzer eserlerle muhatap olmaması konusunda öncelikle anne babaların, öğretmenlerin ve eğitim yöneticilerinin sorumlulukları dâhilinde olduğunu söylemek durumundayım. Kalem erbabı olan kişilere, “EDEP YA HU” demek istiyorum.