İlâhî bir ihsânla aziz Türk milletine Yüce Rabbimizin bahşettiği ses ve söz bayrağımız olan ve her kelimesinin nice münzevî güzellikler saklanan Türkçe; “Ağzımızda anamızın ak sütü gibi” olup, dilimizin büyülü lisânıdır.
Türkçe; bizi birbirimize kenetleyen millî bağ, ruhumuzu ateşleyen kadim çerağ, üç bin yıl önce doğanlarla, şimdiki nesilleri aynı muhabbet sofrasında toplayan büyük bir otağ, sırtımızı yasladığımız dağ ve sır yüklü nice hazînelere sâhip olan Türk’ün turkuaz nişanıdır.
Türkçe; bir ulu çınar olan büyük Türk milletinin, en az 5000 yıllık târihî serencamıyla birlikte kıt’alar dolaşan, pek çok kelimesinde bu geniş coğrafyalardan nice sözler, sesler, renkler, âhenkler, râyihâlar ve ışıl ışıl güzellikler yansıyan, zamanın değişimiyle birlikte “ibnü’l-vakt” olup, dilimizi dinamik bir şekilde “asrın idrakine” söyleten ve mâzîden istikbâle kapılar açıp köprüler kuran birlik ve berâberlik mekânıdır.
Türkçe; ecnebî kavim, kültür ve medeniyetlerden aldığı kelimeleri; halkın iz’an ve irfânıyla, şâir ve nâsirlerin dili ve kalemiyle şekillendiren, alın, zihin ve gönül teriyle Türk kültür imbiğinde yoğurarak millîleştiren, mübârek ecdadımızdan bize mîras kalan bir “imparatorluk dili” olup, bizden de evlâtlarımıza zengin, nâzenin ve edebî bir lisân olarak emânet etmemiz gereken kadim bir Türklük fermânıdır.
Türkçe; tâ ilk çağlardan günümüze bizi birbirimizle anlaştıran, kaynaştıran ve bir millet hâline gelmemizi sağlayan, kültür dünyamızın temel direklerinden birisi olan, duygu ve düşüncelerimizi bir mûsikî notası gibi derûnunda olgunlaştıran, tarihimizin ve hâlet-i rûhiyemizin en sâdık tercümanıdır.
Türkçe; ata yurdumuz Uluğ Türkistan’da tarih sahnesine çıkan, “Şimşek gibi Türk atlılarının geçtiği yolda” “Gönlüm, dilim, kanım ve mizâcımla sizdenim” diyen, Türk’ün meşrebini, mefkûresini, maksûdunu, menzîlini yansıtan ve millî estetikle bütünleşmiş şiiriyetiyle gönülleri şâha kaldıran bir mehâbet destânıdır.
Türkçe; müjdeli bir şafak olarak Tanrı Dağları’ndan güneybatıya doğru tûlû ederken; Mekke’nin Tevhîd nûruyla yıkanıp “sıbgatullâh” ile boyanan, Medîne’nin “Gül” kokularıyla tenvîr olunan, İran ve Kafkas çiçeklerinden esanslar alan, Anadolu yaylasının ve Balkan coğrafyasının nâzenin seslerini lisânına aktaran Türk’ün mânevî vatanıdır.
Türkçe; başka dillerden geçmiş olan kelime ve kavramları; kökeni yabancı da olsa Türk medeniyet ırmağında boy abdesti aldıran, hançeremize uygun ses güzelliği ve derin bir nağme zenginliği kazandıran, ifâde tarzımızı; gönül gergefimiz, kültür gümrüğümüz ve irfan imbiğimizde şekillendirip Türkçeleştiren bir büyük fetih hâkânıdır.
Türkçe; bir lisânın zarâfet ve kudretini, bir kültürün ihtişâm ve ulviyetini, bir medeniyetin letâfet ve kutsiyetini en güzel bir biçimde ortaya koyan “Allah(c.c.)’ın âyetlerinden” bir âyet olup milletimize Cenâb-ı Hakk’ın büyük bir armağanıdır.
Türkçe; engin bir sevdâ denizi olan Türk’ün rûhunda yatan güzellikleri hece hece, kelime kelime, cümle cümle insanımızın lisânında buluşturan, hitâbı, üslûbu, tavrı, âhengi ve müzikalitesi, bizim gönül sesimizi, duygu ve düşüncelerimizi, zihin yapımızı, madde ve mânâyı algılama biçimimizi, anlam ve kavram haritalarımızı, hâl ve hareket tarzımızı cihana duyuran “Yâfes’in oğlu Türk”ün asâlet beyânıdır.
Türkçe; Yahyâ Kemâl’in bir şiirinde; “Sizlersiniz bir ân’ı ışıklarla Türk eden” diye seslendiği bu aziz milletin; kanıyla kültürünün, inanç ve medeniyetinin tevhîdinden doğan, millî şuur üslûbunun dile yansımasıyla oluşan, çeşitli dillerin ve coğrafyaların burcu burcu kokularıyla telvîn olunan ve “lîsân-ı devlet” olan bir ilm ü irfan dîvânıdır.
Türkçe; tevârüs edilmiş bir asâletin bütün güzelliklerini rengârenk kelimelerle âşikâr eden, gönül dünyamızın uçsuz bucaksız enginliğini en efsunkâr ifâdelerle anlatan ve ışıklı nağmelerden oluşan muhteşem bir şehrâyin, mâzîden hâle, hâlden istikbâle uzanan muazzam bir kültür köprüsü olduğu gibi, aynı zamanda bir ilim, edebiyat ve sanat ummânıdır.
DEVAMI YARIN