Hava mı puslu yoksa sadece bana mı puslu görünüyor. E, kış mevsiminde pus da olur siste diyorum kendi kendime.
Peki Yozgat siyasetinde mevsim sürekli kış mı yaşıyor ki, pusu da sisi de eksik olmuyor!
Sürekli gergin, gergin olduğu kadar çok kutuplu, bununla birlikte çok başlı bir Yozgat siyaseti hakim memleketimizde.
Ankara’ya bakıyorum bizde çok farklı değil! Ne de olsa Ankara siyasetinin küçük bir yansıması Yozgat!
Siyasetin Brütüs’leri öylesine çoğalmış durumda ki, haliyle karşımıza çıkan manzara net olmadığı gibi aynı zamanda kutuplaşmanın da zirvesindeyiz.
Brütüs demişken bu sözü ilk defa TBMM’de konuşması sırasında telaffuz eden Türk siyasi tarihinin önemli isimlerinden merhum Osman Bölükbaşı’nı hatırladım.
Türkiye’nin siyasal tarihinde “Sendemi Brütüs” kelimesi 1960’lı yıllarda Türk siyasetinin renkli ve hareketli siması Osman Bölükbaşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde konuşurken kendi partisinden bir milletvekilinin onun konuşmasına karşı laf atması üzerine ona bakarak “Sendemi
Brütüs” deyince bu cümleyi ilk defa duyan vekil bu sözü bir hakaret, küfür olarak algılar. Bunun üzerine “söylediğinizi size iade ediyorum” diyerek siyaset literatüre girmesine neden olur.
Yozgat siyasetindeki brütüsler Ankara’da yok mu?
Elbette ki bir hayli fazla.
Daha önce de konuştuk, kendi siyasi partisinde kaybetme pahasına yanlış adayla yola çıkma kararında ısrar eden siyasetçilerin neden olduğu kayıpları yaşıyor bazı siyasi partiler.
Siyaset Yozgat’ta, Ankara’da hiç bu kadar derin ve görüntü vermeyen bir karmaşanın içine girmemişti.
Aday belirleme süreçlerini defalarca yaşamış bir gazeteci olarak belirsizliklerin olduğu dönemleri de hatırlıyorum.
O dönemlerde yaşanan çekişmeleri, gündemleri ve bir şekilde oluşan yarışın neden olduğu gerginlikleri de gördüm.
Ama içinde bulunduğumuz süreç, özellikle son 5-6 yıldır var olan fulü görüntü siyasetin derinliklerinde aslında dibi bulmuş olmanın bir sancısı mıdır diye sormadan da edemiyorum!
Evet, siyaset dibi buldu, bir varlık, yeni bir diriliş mücadelesi midir içinde bulunduğumuz sürecin sebebi yoksa batan geminin mallarını kotarma derdi mi?
Batan geminin mallarından kastım siyasetin battığından değil, siyaset müesseselerinin battığındandır.
Zira öyle simalar var ki Türk siyasetinde siyasi kurumları batırır ama bir şekilde farklı ama siyasetin direksiyonunda yer alan siyasi partinin dümeninde boy gösterirler.
Yani onlar siyasi partileri batırırken şahsiyetleri batan geminin içinden kazanarak çıkmasını biliyorlar.
Tıpkı Yozgat’ımızdaki Yimpaş örneğinde olduğu gibi.
Uzun süredir Yimpaş’a dair örnek vermiyordum ama bu kez tam da örtüşüyor maalesef. Batan firmanın içinden çıkarken batmış kaç sima çıkar karşınıza!
Aslında menşei karanlık olan kazançların sahibi olmakla kor halindeki bir ateşe sahip olmak aynı durumu ifade eder.
Gün gelir o ateş, sahip olanı da yakar kül eder, bu dünya da bir şekilde o ateşle yanıp kül olduklarını görür gözlerimiz.
Yozgat siyasetinde mekanı cennet olsun ‘Çok partili İsmail’ abi vardı. Adı çıkmış bir kere aslında çok partili saygın (!) konumda öyle çok sima varken şehirde ona çok partili demişler.
Siyaset bu sevgili dostlar.
Eli kulağında belediye başkan adaylarını beklerken siyaset müessesesinin içinde o karmaşık, fulü ve de çok kutuplu haline dikkat çekmek istedim.
Demokratik yarışın ötesinde bir durum, temennim sonu siyasi partilere olmasa da insanlarımıza ve insanlığımıza hayır getirir.